Özerk Bir Faaliyet Olarak Bilimsel Araştırmalar
Her ne kadar bilimsel araştırmalar, araştırma kuruluşlarının ana faaliyet konusu içerisinde değerlendirilse de aslında doğası itibariyle özerk faaliyetlerdir.
Doğal yaşam döngüsüne baktığımızda araştırmacı kurumsal rutin faaliyetleri arasında bir fikirle flörtleşmeye başlar. Bu fikir bir hipoteze dönüşür ve bundan bir araştırma doğar. Özerk dememizin sebebi de burada başlar aslında. Araştırmacı bu araştırmayı yapmak için kurumdaki bilimsel kuruldan ya da yönetimden ve pek çok durumda etik kuruldan izin ister. Varlığı onaylanan araştırmalar yaşam şansı bulurken diğerleri ölü doğar. Varlık gösteremez. Tüm bunlarla birlikte araştırmalar rutin faaliyetlerden arda kalan zamanda araştırıcının gayretileriyle yürür. İzin dışında kurumun etkinliği ve rolü neredeyse hiç yoktur.
Her araştırmayı yürüten bir ekip iş başına koyulur. Veriler gelir analizler çıkar ve dergilere bir makale olarak sunulur. Çoğunlukla gönüllü esasına göre hareket eden bu ekip “Sır Saklama Yükümlülüğü”nün kapsamında değerlendirilmelidir. İster bir sponsorun başlattığı ve kurum dışı personellerin dahil olduğu bir ekip olsun ister bir akademisyenin oluşturduğu tamamen kurum personelinden oluşan bir ekip olsun bu sınırın dışına çıkması çok da mümkün gözükmemektedir.
Uluslararası trend artık araştırma protokolü dışında hazırlanacak ilk dökümanlar arasında araştırma ekibi ile yapılacak sözleşmenin de var olması yönünde. Hatta Harvard, Oxford gibi büyük üniversiteler başvurularında bu sözleşmeyi de istemektedirler. Peki nedir bu “Araştırıcı Sözleşmesi”?
Öncelikle kişisel veri açısından bakarsak; sözleşmeyi imzalayan ve ekibe dahil olan bu kişiler araştırma faaliyetleri kapsamında elde ettiği kişisel verileri başka yerlerde paylaşmamayı taahhüt ederler. Bu verileri amacı dışında kullanmamayı kabul ederler. Bu şekilde “Sır Saklama Yükümlülüğü” altına girmiş olurlar. Bunun dışında araştırmadaki faaliyetleri, sorumluluk, yetki ve hakları da bu sözleşme ile netleştirilmiş olur. Emekleri karşılığında gelir ya da makalede adının konması gibi haklarını da elde edebilmesi, savunabilmesi için yasal bir zemin oluşturulmuş olur. Bu sözleşme ile hem baş araştırmacı hem de ekibi korunabilir.
Akademik ahlaksızlıkların olduğu bir ülkede böyle bir sözleşme ne kadar da değerli bir şey! Dergiye baktığında makalede adını görememek, fonlardan hakkını alamamak, benim gibi genç araştırıcıları demotive eden en büyük şeylerden biri. Bu sözleşme ile bunların da önü pek ala alınabilir. Akademik faaliyetlerde en çok rahatsız eden, saygıdan karşısında iki büklüm durduğumuz “Hoca”larımızın gösterdiği ahlaksızlığa karşı da bir önlem olabilir. Araştırmaya dair tüm angaryayı çektikten sonra dergide hiç adını dahi duymadığınız kişinin ismini görüp, “Dergi şu kadar kişinin ismini koymaya izin verdi, seninkini koyamadık.” açıklamasını duymak tek kelime ile kahredici bir durum!