
Yıllar sonra bozulan diyetim ve aldığım kilolar nedeniyle kan şekerimin yükselmesi ve bununla mücadelemi paylaşmak istediğim yazılardır. Bunu özellikle benzer sorunları yaşayan diyabetlilere yalnız olmadıklarını anlatmak için paylaşmak istiyorum.
Youtube videolarını izleyip dövüş hareketlerini denediğiniz hiç oldu mu? Çocukluğumdaki Jet lee, Cüneyt Arkın, Tarkan (Kartal Tibet) filmleri kanıma nasıl işlemişse 32 yaşında hala aynı heyecanla o atılan yumrukların, tekmelerin nasıl atıldığını izlerim. Sonra gözüme kestirdiklerimi denemeye çalışırım. Hatta eşimin karşı çıkmayacağını bilsem çalışma odamı katana ve bokken ile dolduracağım ama… Bunu yazarken duvardaki yerleri gözümde canlanıyor yine. Hayyt!!!
Tahmin edeceğin gibi o kadar izlediğim videodan sonra usta bir ninja olamadım. Bırak usta bir ninja olmayı düzgün bir yumruk atabildiğimi bile düşünmüyorum. Youtube videolarının da olayı bu değil mi zaten? İnsülin dozunu ayarlamak ile ilgili piyasadaki bilgiler de bana hep bu durumu hatırlatıyor. Fakat burada bir farklılık var o da: İstisna bir kaç yazı dışındaki bütün makale ve videolar hayatımıza adapte edemekte zorlanacağımız, birbirinin kopyası, tonlarca denklemi bize sunuyor. İşin daha da kötüsü, bunlar o kadar genel hesaplamalar ki bazen bizi yanlış da yönetebiliyor.
Ne bilmem gerekiyor?
Tıbbın genel yapısından dolayı varolan herşeyin garip bir adı var. İlk kez bunlarla karşılaştığında anlaması zor olabilir. Bir de o kadar terminolojinin altında hangisi önemli hangisi işe yarar tek başına anlamak ayrı bir dert. İlk önce seni bu dertten kurtarmak istiyorum:
Öncelikle diyabette malum hiperglisemi, hipoglisemi (bir önceki postta bahsettiğim) dışında bilmen gereken iki temel kavram daha var:
- Glisemik İndeks (GI),
- İnsülin Duyarlılık Faktörü (İDF)
Bunların dışındaki herşeyi bir kenara bırakıp önce bunları anlamaya çalışalım.

Glisemik indeks için bulduğum en güzel grafik buydu. (ref.) İngilizce olmasını yapacağım açıklama ile gidermeye çalışacağım. Glisemik indeks kısaca yediğin gıdanın, kan şekerini arttırma hızını gösteren bir ölçümdür.
Genelde tüm yiyecekler (aynı miktarda karbonhidrat miktarında) yaklaşık 1 – 1.5 saat sonra kanda aynı şeker düzeyine varırlar. Fakat yüksek glisemik indekse sahip bir gıdayı tükettikten sonraki ilk 10 – 20 dakikadaki kan şekeri o kadar yükselir ki o anki şekeri ölçsen gördüğün rakamın seni şoke edeceğine bahse girebilirim. Buna karşılık vücudun biraz da olsa insülin üretiyorsa elindeki bütün depoyu boşaltacak ve kan düzeyini normale düşürmeye çalışacaktır. Aldığın insülinle birlikte bu aşırı miktarda boşalan insülin kanda bir süre daha kalmaya devam ettiği için yemeğin sonunda da hipogliseminin seni heyecanla beklediğini zaten tecrübe etmişsindir. Kendini kötü hissettiğin bu yemek sonrası dönemde bir şeyler yeme ihtiyacı, yorgunluk, halsizlik hissinin bütün sebebi bu! Doğal olarak orta ve düşük glisemik indeksli yiyeceklerde bu durumla karşılaşma riskin çok az. Zaten uzmanların bu gıdaları önermelerinin temelini de bu durum oluşturuyor.
Bir kaç canı sıkılan bilim adamı yıllar yılar önce bu glisemik indeks kavramını ortaya attığında bugün bu kadar insanın hayatını etkileyecek bir şeyi keşfettiklerini biliyorlar mıydı gerçekten merak ediyorum. Ama glisemik indeksi nasıl tanımladıklarını çok iyi aktardılar. Kısaca durum şu: ellerindeki bütün yiyecekleri alıp deneklere sırasıyla yedirdiler ve 15’er dakika aralıklarla kan şekerini ölçtüler. Kan şekerini ne kadar arttırdığına dair bir kaç istatistik analiz yaptıktan sonra 0 ile 100 arasında puan verdiler. 100 yani tavan puanı verdikleri gıda saf glikozdu. 0 puanını neye verdiler hiç bir yerde bulamadım. Ama yıllarca elde edilen tecrübelerle en düşük puanı alan gıdaların 6 ile humus; 14 ile yoğurt; 15 ile brokoli, marul, karnabahar, patlıcan gibi sebzeler olduğunu biliyoruz. İşin ilginç tarafı ise fıstık da 15 puanla düşük glisemik indeksliler listesinde. Buna hala şaşırıyorum!
Neyse bilim adamlarımıza geri dönelim. Bunlar listeye ve puanlara baktılar baktılar ve dediler ki: Arkadaş bunu normal bir insan nasıl aklında tutsun? Hadi bunları gruplandıralım (öyle dediklerini hayal ediyorum). İşte düşük – orta ve yüksek glisemik indeks grupları da buradan çıktı. Bunlar yeme önerileriyle birlikte aşağıda listeleyelim:
- Düşük Glisemik İndeks: GI puanı 55’ten düşük olan gıdalar –> Gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz. Her menünüzde olsun.
- Orta Glisemik İndeks: GI puanı 55 ve 70 arasında olan gıdalar –> Yavaş yavaş dikkatli olmak lazım. Menünün tamamı bundan oluşmasın.
- Yüksek Glisemik İndeks: GI puanı 70’ten düşük olan gıdalar –> Böyle bir yemeği yiyorsanız kesinlikle yanında Düşük GI’lı bir yemek olsun. Eğer yoksa kesinlikle kısıtlı bir miktarda yiyin. Mesela benim ara öğünümden örnek vermem gerekirse, Üzüm (en sevdiğim meyvedir – Yüksek GI) yanında Yoğurt (Düşük GI) yada Baklava ve Ayran (biliyorum akla biraz garip geliyor ama baklava sonrası ayran ilginç bir şekilde güzel gidiyor kesinlikle tavsiye ederim. Yine içinize sinmediyse şekersiz sütü de deneyebilirsiniz.)
Baklavayı görenlerin biraz gözlerinin büyüdüğünü görebiliyorum. Diyabetlisin! Nasıl yersin!? Arkadaş ben de insanım. Canım çekince yemeyeyim mi? İki haftada / Ayda bir-iki dilim baklava yememin vücuduma bir zararının olmadığını ilk 3 senemde defalarca test ettim. Zaten karbonhidrat sayımının da bütün olayı bu! Tatlı yemeni yasaklamıyor, sadece disiplinli ve kontrollü yapmanı sağlıyor. İlerleyen yazılarımda bunu paylaşacağım. İçin rahat olsun. Ama öncesinde insülini tamamlamalıyız. İnsüline geçmeden önce son bir öneriyle glisemik indeksi kapatalım.
Öneri
Bu dönemde tekrardan güncellediğim bir listeyi yapmanı sana önereceğim. En sevdiğin ve en sık yediğin 20’er yemek / gıdanın glisemik indeksini internetten bul. Bunları yüksek – orta – düşük GI gruplarına ayır ve bunu ezberle.
İnsülin Dozunu Ayarlamak
İnsülin dozunu ayarlamak ile ilgili 2014’ten beri yeni bir teknik ile karşılaşmadım. Bilenler beni de uyarırlarsa çok sevinirim. Bu yazımda bildiklerimi ve kendi hayatımda uyguladıklarımı paylaşacağım.
Öncelikle başlangıç dozu ile başlayalım. Burası kolay olacak: Diyabet hastası olarak başlangıç dozunu ayarlamak kesinlikle senin işin değil. O yüzden internette gördüğün bütün hesaplamaları al ve çöpe at. Bunu hekimin senin için hesaplayacaktır. Benim tecrübemde olduğu gibi bu hesap bana hiç uymadı. O yüzden kiloyu yarıya böldükleri diğer hesaplamayı yaptılar. Komik tarafı o da işe yaramadı. Tedavimin ikinci gününde aldığım insülin dozu kilomun 1.3 katıydı. Buradan sana vermek istediğim tek bir mesaj var. İnsülin ihtiyacı kişiden kişiye değişir. O yüzden bunun kararını en iyi verecek olan kişi seni muayene eden / takip eden hekimdir. Başka hiç kimseye kulak asma.
Başlangıç dozunu bitirdiğimize göre senin normal hayata döndüğün ve hekime erişiminin kısıtlı olduğunda kendi adına karar vermen gereken dönemlere bakalım: Devam dozuna. Bir önceki yazımda dediğim gibi aldığın / verdiğin kilo, yediğin yemek, stres durumun, spor yapman (aktivite durumun) günlük ve öğünlük insülin ihtiyacını değiştirecektir. Bunu yönetmek tamamen senin sorumluluğunda. İşte burada kendini geliştirmen gerekiyor.
İnsulin Duyarlılık Faktörü kavramı işte burada devreye giriyor. Bunu unuttuğumu sandın değil mi!? İnsülin duyarlılık faktörü aslında çok basit bir kavram: 1 ünite insülin kan şekerini kaç birim düşürür. Tanımı bu kadar basit olan bir şeyin tespiti de bir o kadar zor ne yazık ki. İşte İnsülin ninjası olmak için çekirge “The way of Insulin”de ustalaşman gerekiyor.
İnsülin duyarlılık faktörünü hesaplamak için çok kaba bir hesaplama yapılmaktadır. İlk önce bunu anlatarak başlamak istiyorum:
İDF = 1700 / Günlük Kullandığın İnsülin Miktarı
Denklemi kısaca anlatmam gerekirse; Sabit bir değer olan 1700’ü günlük toplam kullandığın insülin miktarına böldüğünde elde ettiğin rakamdır. Hesaplamayı kolaylaştırmak için bu rakam yuvarlanır. Sonrasında ek insülin yapma ihtiyacını ise aşağıdaki denklemle hesaplarsın:
500/İDF = Ek İnsülin Dozu İçin Yemen Gereken Karbonhidrat Miktarı (K/İ)
Bunu bir örnek ile açıklarsam daha da anlaşılır olacaktır. Günlük 50 ünite insülin kullanan birinin İDF değeri (1700/50 = ) 34’tür. (500/34 = 14.7) her 15 gr karbonhidrat için ek bir insülin dozu yapmalısın. Bunun diğer bir karşılığı yediğin her bir dilim ekmek ek bir insülin dozu anlamına gelir.
Hadi olayı biraz daha kompleks bir örnekle tekrar değerlendirelim. Öncelikle bunun sadece kısa ve hızlı etkili insülinlerde kullanacağını söylemem gerekiyor. Ayrıca bu tekniği uygulayabilmen için karbonhidrat sayımını öğren gerektiğini tekrardan hatırlatayım ve konuya gireyim. Bunun için aşağıdaki parametreleri hesaplaman gerekiyor:
- İDF oranın
- Açlık Kan Şekerin (Yemek Öncesi)
- Yemeyi Planladığın Karbonhidrat Miktarın
- Hedef Açlık Kan Şekeri Düzeyin (Standart olarak 100 mg/dL kabul edebilirsin. – Rehberler değişmezse tabii)
Diyelim ki açlık kan şekerini ölçtün ve 225 çıktı. Yemeğinin karbonhidrat sayımını yaptın 75 gram karbonhidrat yiyeceksin. İDF değerin 55 ve K/İ değerin 15 çıktı.
Yemek için rutin yapman gereken insülin miktarı:
75 (Yemekteki Karbonhidrat Miktarın) / 15 (K/İ) = 5 ünite insülin
Kan şekeri fazlan ise:
225 (Açlık Kan Şekerin) – 100 (Hedef Kan Şekerin) = 125 çıktı
Kan şekeri fazlan için gereken insülin miktarın:
125 (Kan Şekeri Fazlan) / 55 (İDF) = 2.2 ünite insülin
Toplam yapman gereken insülin miktarın:
5 + 2.2 = 7.2 ~ Bu öğün için 7 ünite insülin yapman gerekiyor.
Burada gerken insülin miktarını sadece bir örnek olarak paylaşıyorum. Senin ihtiyacın olan insülin miktarı doğal olarak farklı olacaktır. (Bir porsiyon mantı için 28 ünite insülin yapıyorum bu günlerde ne yazıkki). Aslında bu örneği de bir diyetisyenin kitabından arakladım. Buradaki gizli amacım da ondan reklam parası koparabilmekti – tamam abartmadan tavsiyemi yapayım.
Diyabet tanısı aldığım ilk günlerde doğru düzgün bir kitap aradığımda bana diyetisyenimin önerdiği kitap buydu. Yıllar içinde o kadar çok başvurdum ki bu kitaba gönül rahatlığıyla size de tavsiye edebilirim:
Diyabetliler İçin Hayatı Kolaylaştırma Kılavuzu – Doç. Dyt. Emel Özer
Yavaş yavaş bu paylaşımımın da sonu gelirken anlatmayı istediğim son bir konu var: Uzun etkili insülinlerin düzenlenmesi.
Buradaki yöntem biraz deneme yanılmaya dayanıyor. Sadece bir kaç alarm noktaları var dikkat etmen gereken. Özetle uzun etkili insülinin etki süresini anlamak için:
- Gece yaptığın uzun etkili insülinin etkisini sabah kalktığında,
- Sabah yaptığın uzun etkili insülinin etkisini akşam yemeği öncesinde değerlendirebilirsin.
İlk olarak gece yaptığın insüline bakalım. Eğer sabah kalktığında (gece hiç bir şey yemediğin günlerde) kan şekerin hedefin üzerindeyse insülin dozunu arttırman altındaysa azaltman gerekiyor. Bunu 1-2 ünite şeklinde yavaş yavaş değiştirerek yapmalısın. İstenen kan şekerine 2 gün boyunca ulaştıysan doğru insülin dozundasındır.
Burada özellikle şafak fenomeni konusunda seni uyarmak istiyorum. Eğer son 3 günde sabah kalktığında yüksek kan şekeriyle uyanıyorsan insülin dozunu yüksek yapıyor olabilirsin. Bunu ölçmek için gece 3-4 saatleri arasında kan şekerine bakman gerekiyor. Genelde insülinin pik yaptığı bu saatte uykudayken vücudun hipoglisemiye giriyor olabilir. Bundan dolayı strese giren vücut bünyesindeki tüm şekerleri kana salar. Bu da sabahları hiperglisemi ile sonuçlanır. O yüzden insülin dozunu arttırman gereken dönemlerde buna kesinlikle dikkat etmelisin.
Sabah yaptığın insülin için ise yukarıda da dediğim gibi akşam yemeği öncesi kan şekeri düzeyin en iyi belirteçtir. Ama bunu ölçeceğin günlerde sabah kahvaltısı ve öğle yemeği sonrası tokluk kan şekerlerinin istenen düzeylerde olması gerekiyor. Aksi takdirde vereceğin karar seni yanıltacaktır. Ayrıca akşam yemeği ile öğlen yemeği arasında en az 3 saat geçmiş olması gerekiyor. Daha kısa sürelerde kan şekerin seni yanıltacaktır. Eğer ara öğün yediysen aradaki sürenin 2 saat olması yeterlidir.
İnsülin ninjası olmak adına yürüdüğün bu zorlu yolda başarılar diliyorum çekirge. Sakın unutma, yalnız değilsin!