Hoş geldin!
Müsadenle bloğum hakkında sana kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Burası internette göreceğin binlerce blogdan sadece bir tanesi. Farkına ve kalitesine senin karar vermeni istiyorum.
Yazılarımın başında göreceğin bazı ikonlar olacak, sakın şaşırma. Onları sana, yazıya başlamadan önce, yazı hakkında bir ip ucu vermesi için yerleştirdim. Ayrıca bazı yazılarımda da kısa bir özet göreceksin yanlarında. Bunları vaktini boşa harcamaman ve yazıyı hangi niyetle yazdığımı anlaman için koyuyorum. Hepsi bu, başka bir derin anlamı yok. İnanabilirsin!
İkonları kısaca özetlemem gerekirse;

Ying ve yang mutlak devinimi gösteriyor. İyilik ve kötülük; doğru ve yanlış; hayır ve şer.. Asırlar boyunca çözülemeyen, sonu olmayan tartışmalar… Benim de bu şekilde “felsefe yaptığım” yazılarımın başında ‘ying ve yang’i göreceksin. Bil ki bu yazının bir sonu yok ve sana bir şey “dikte etmiyor”. Mutlak doğu olmadığı gibi doğru diyerek genelleştirme bile. Bunlar sadece subjektif yazılar.
Tüylü divit kalem; kalemin ilk örneklerinden. Tabii ki ilki değil.. Divit kalemi yerine taş koysaydım şimdikinden daha fazla bir açıklama yapmak zorunda kalacaktım. Amacım o değil. Şuan aksi olsa bile! Tüylü kalemi gördüğün her yazım teorik bilgi içeriyordur. Eğer amacın daha pratik bilgiler elde etmekse bu yazılardan kaçınmalısın.


Kontrol listesi… Pratik bilgi arayanların hoş gelip beş gittiği yer. Bu resmi gördüğün yazıları gönül rahatlığıyla okuyup eksik gördüğün yerler hakkında yorum yapabilirsin. Mümkün mertebe pratik bilgilerimi yazarken de kaynak göstereceğim. Ama bunun geçerli olamayacağı yerlerde hoş görmelisin.
Bir gece vakti ve klasik bir şehir. Gecenin sessizliği ve garip düzeni içerisinde ama tüm renklerinden arındırılmış bir medeniyet! Yasal ıvır zıvırların anlatıldığı belki eleştirildiği yazılarda bu resmi göreceksin. Sakın yanlış anlama! Asi bir tarafım olabilir ama anarşi taraftarı değilim. Tabii ki hukukun olduğu bir dünyada var olmak en büyük şansım. Tüm bunlara rağmen hayatımın sınırlarının bir kaç göbekli, sakallı, kel, yaşlı adam tarafından düzenleniyor olması ister istemez canımı sıkmıştır hep.


Gün doğumu ama şehirde ve izin verilen bir bankta, tek bir ağacın altında. Trend ifadesiyle “Casual”! Tabii ki geceden ve gündüze has şehir yoğunluğundan biraz daha uzaktayız. Gündelik şeyleri düşünebiliriz. Aman dikkatli olalım. Büyük birader bizi izliyor.
Ala geyik. Ruhsal bir gecenin bağrında sadece bize konuştuğu o nadir anların elçisi. Kelimeler kifayetsiz kaldığını saklamak adına ilham adı verilen bir zırvayla adlandırıyorlar bu hali. Irvin Rothschild bir makalesinde kendisine tüm ömrü boyunca 2 defa ilham geldiği için şanslı hissettiğinden bahsediyordu. Umarım ondan daha şanslı bir hayat yaşarım.
“Yazmasaydım ölecektim” cümlesi bu şansın bir alt basamağını oluşturuyor kanaatimce.. Ben de bu gruba giren/girebilen yazılarımı ittir kaktır bu başlığa koyacağım. Her ne kadar “Kendim için yazıyorum anlamasanız da olur” ukalalığını yapmaya can atıyor olsam da Tanrı’dan büyük değilim! O bile “yalnızlık” ve bilinmezlikten dolayı insanı yarattığını söylüyorsa, benim de bu yazıları paylaşmam sadece insan olduğumdandır. Belki, bir gün, biri gelir de sebebini bana da açıklar.
